Şunu belirtmek gerekir ki görünürde bir amaç vardır: Her şeyin teorisi. Fizik Miletlilerin doğal fenomenleri yöneten kanunları aramalarıyla başladıysa teorik düzlemde tek bir kanunun keşfedilmesiyle son bulacaktır: Evrenin nihai tasviri. Bu “her şeyin teorisi” bütün parçacıkları, aralarındaki etkileşimleri yöneten kuvvetleri ve varlıklarının ortaya çıktığı mekân ve zamanı tek bir birleşik tanım içinde kapsayacaktır (bkz. Sicim Kuramı Gerçekten de Sicimler Hakkında mıdır?).
Şimdilik bu hedefe ulaşmaktan uzağız, fakat burada muhtemelen fiziğin gerçek amacını ve özünü bulduk: Cehaletimizin çapını keşfetmek ve bunu azaltmak için elimizden geleni yapmak. Bazen, atom bombasında söz konusu olduğu gibi, bu keşif yolculuğu için ödenmesi gereken bir bedel vardır. Kimi zaman, kuantum mekaniği açısından söz konusu olduğu gibi, bundan büyük pratik yararlar sağlarız. Fakat çoğu zaman, fizikçiler size fiziğin yalnızca keşfetmenin heyecanıyla ilgili olduğunu, keşfettiklerimizi keşfetmiş olmanın dünyayı daha ilginç bir yer haline getirdiğini söyleyeceklerdir. Şair John Dryden’ın dediği gibi: “Doğanın en güzel hediyesi ona bakıp onu anlamaktan duyulan sevinçtir.”