Rasûlullah’ın vefatı Bilâl’in ruhunda derin yaralar açmıştı. Baktığı her yer, dağ taş O’nu hatırlatıyordu. Artık kendinde Medine’de kalacak gücü bulamıyordu. Hz. Ebu Bekir’in bütün ısrarlarına rağmen oradan ayrılıp Şam’a gitti.
İki yıl sonra gördüğü bir rüya Bilâl’i yine Medine’ye sevkedecekti. Rasûlullah ona uyku âleminde “Beni ziyaret etmeyecek misin?” demişti. Uyanır uyanmaz yola çıkmaya hazırlandı.
Medine’de Ravza-i mutahharanın yanında Hz. Peygamber ile geçirdiği günleri düşünerek gözyaşları akıtıyordu. Kendisini Hz. Hasan ile Hüseyin gördü. Hâtıraları daha bir tazelendi. Fecir vakti ondan ezan okumasını rica ettiler. Medine’de Rasûlullah’tan sonra hiç ezan okumamıştı. Rasûlullah’ın “Kalk Bilâl, ezan oku” emrini almaya öylesine alışmıştı ki, ondan sonra ezan okumaya yüreği dayanamıyordu.
Son olarak Medine’de ezan okumaya karar verdi. Sabah ezanı için Mescid’in damına çıktı. Etrafa bakındı. Gördükleri, yine o günleri bütün canlılığıyla gözünün önüne getirdi. Onun tekbirlerini duyan Medineliler yerlerinden fırlamış, ezanı dinlemeye başlamışlardı. Dağ taş âdeta Rasûlullah’ın hasretiyle tutuşmuştu. Birinci şehadetten sonra, insanlar kadın erkek, genç ihtiyar, “Rasûlullah mı geldi?” diyerek hasretle sokaklara dökülmüşlerdi.