Lessing bu kitapta komünizmin 1950'lerin entelektüel yaşantısını hâkimiyeti altına alışını ve sonraları kendi neslinin öteki entelektüellerinin çoğu gibi radikal jargon ve siyasetten hayal kırıklığına uğrayarak bu ideolojiyi nasıl ardında bıraktığını anlatıyor. Bunların yanı sıra Lessing genç, yalnız bir anne ve bohem bir yazar olarak tecrübelerine, arkadaşlarına, sevgililerine, siyasal aktiviteleri ve tiyatrodaki deneyimlerine dair hayatından çarpıcı kesitler sunuyor. Doris Lessing'in bu iki ciltlik otobiyografisi, okuyucuya bir yazara ve onun yazın sürecinin derinliklerine temas etme fırsatı vererek, bunun yanı sıra Soğuk Savaş döneminin siyasal, sanatsal ve toplumsal yaşantısına dair eşsiz bir portre çiziyor.