Cemal Efendi keşif pilotu idi. Tayyaresi bir Fransız Bleriot’tu. Adı Ertuğrul’du. Bu Ertuğrul, bir gazi uçağı idi. Hatta macerası gazilikten bile öteydi. Adeta şehitlik mertebesine yaklaşmıştı. Bu uçakla meşhur havacımız Salim Bey İstanbul’dan Mısır seferine çıkmış fakat Edremit üzerinde iken Ertuğrul düşmüş, ikiye ayrılmış, Salim Bey canını zor kurtarmıştı. Türk vatanının her köşesindeki mahaller gibi son derece vatanperver olan Edremitliler bu olaya çok üzülmüşler, aralarında para toplayıp yeni bir uçak almışlar, Harbiye nezaretine de bu hareketten çok duygulanmış, yeni uçağa “Edremit” adı verilmişti.
Ancak, Dünya Harbinde Osmanlı Devleti’nde uçak sıkıntısı son haddini bulmuştu. Bütün dünya harbi içinde 4 yıl müddetle Türk ordusunda 40 uçak görev görmüştü. Fakat bir anda birkaç uçağın bile bir araya getirilmesi büyük bir problemdi. Bu ihtiyaç tufanı içinde Harbiye Nezareti, Edremit toprağında yatan, ikiye ayrılmış Ertuğrul’u gemiyle Yeşilköy’e getirtmiş, oradaki fabrikada bunu birleştirmiş, tamir etmiş, Çanakkale’ye yollamış, Osmanlı İmparatorluğu’nun en hayati cephesinde keşif hizmeti için Cemal Efendi’ye vermişti. Bilmem havacılık tarihinde böyle bir olay var mıdır?
Cemal Efendi boğazın karşısında Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda üslenen korkunç İngiliz-Fransız armadası üzerinde uçuyordu. Müttefik armadanın dev zırhlıları çerden çöpten yapılmış Ertuğrul’a ateş açıyor, fakat o zaman muntazam uçaksavarlar olmadığı için isabet kaydedemiyordu. Kaldı ki düşman mermileri Ertuğrul’un yakında infilâk etmişti.
7 Mart sabahı saat yedide Cemal Efendi alışılmış keşif uçuşlarından birine çıktı. Boğaz’ı dikkatle taradı. Fakat Türk mayın hatlarının izini bile bulmadı. Derhal Çanakkale’ye indi. Cevat Paşa’ya tarihi raporu verdi. Düşmanın bir gece önce Türk mayınlarını tamamen temizlediği ve bu hareketin Türk keşif kollarının gözünden kaçtığı belli oldu. Bu olay aynı zamanda düşmanın boğazı geçmek niyetinde olduğunu da açıkça ortaya koyuyordu.
7/8 Mart gecesi Nusrat mayın gemisi boğaza yeniden mayın döşedi. Bu gece hareketini de düşman fark edemedi. Müttefikler şimdi boğazı hem mayınsız sanıyorlar, hem de mayınları temizlediklerini Türklerin öğrenemediğine inanıyorlardı. Cemal Efendinin Ertuğrul ile yaptığı keşifleri küçümsüyorlardı.
18 Mart sabahı Cemal Efendi gene her zamanki gibi keşif uçuşunu yapıyordu. İnsan aklının alabileceği en muazzam armadanın boğazın ağzına yaklaştığını gördü. Durumu Cevat Paşa’ya bildirdi. 506 top taşıyan 18 İngiliz-Fransız zırhlısı arkasında pek çok muhrip denizaltı ve başka küçük harp gemileri olduğu halde boğaza girmeye başladı.
Nusret’in döşediği mayınlar sayesinde nanılmayacak derecede büyük zafer, inanılmayacak derecede az kayıpla atlatılmıştı. Çanakkale denizden geçilememişti.
Cevat Paşa göğsünden kılıçlı liyakat madalyasını çıkarıp Cemal Efendiye taktı. Atatürk’ün bile iftiharla taşıdığı çok nadir verilen bu madalya bir kahramanlık madalyası idi. Mareşal Liman Paşa’nın yazılı emriyle Cemal Efendiye madalya verildi. Kırmızı şeritli bu madalyanın yanında 5. rütbeden Mecidi nişanı da verildi.
* * *
Teğmen Cemal Efendi Çanakkale Savaşı’nın birçok safhasına katıldı. Bu arada küçük kardeşi Teğmen Hasan Sami Efendiyi kaybetti. Sami Efendi 1915 sonunda bir keşif hareketinde tayyaresiyle Belgrad ormanlarına düştü. Şehit oldu. Kendisi 20 yaşındaydı.
* * *
Cemal Efendi 25 Mart 1916’da mülazımıevvel