Yazarımız hemen kitabının önsözünde üç ayrı tasvir ile Kurana yaklaşımları dikkatimize sunuyor. Bu üç yaklaşımın sebep ve sonuç ilişkilerine kısaca değinerek şu neticeye varıyor: İnsanımız vahyi tam anlamı ile tanımıyor. Tanıyamadığı için de hayatını o ilkelerle şekillendiremiyor. O halde yapılması gereken vahyi tam ve doğru bir biçimde tanıyabilmektir. Yazar bu tespitini şöyle sürdürüyor: Taşımak için tanışmak lazım, insanın ilahî kitap ile tanışması, hemhal olması, karşısına oturup önce kendini tanıtması, sonrada onun kendisini tanıtmasını istemektir. Böyle bir istek bizi Kuran Nedir? Sorusuna yöneltecektir. Bana hayat kitabı olması gereken bu yüce ve ilahî kitap nedir? Ne olduğunu bilmediğiniz, ne olduğunu merak etmediğiniz bir kitabı nasıl hayata taşıyabilirsiniz ki?
Bu duygularla yazar, ilahî vahye sen nesin diye sormuş ve Kurandan binler cevap almış, bu cevapları şu an ki toplumun vahye yaklaşımındaki ihmal ve ihtiyaçlarını da dikkate alarak yüz madde de sınırlamıştır.
Seçilen o maddeleri okuyan bir okuyucu, bazen tefsir üsûlü okurcasına önemli meselelerin içerisine dalar. Bazen ruhuna, bazen kalbine, bazen de bedenine yönelik mesajlarla yüklü maddeleri okur. Yani okuyucu bu kitapla vahye ait merak ettiği tüm sorulara yanıt bulur. Bu cevapları Yazar sıralarken ne fazlaca teknik detaya girerek okuyucuyu yorar, ne de çok yüzeysel ele alarak okuyucuyu zor durumda bırakır. Tafsilat ve özet dengesini muhafaza ederek, vakîayı da önceleyerek yüz farklı cevap ile vahyin değişik iklimlerinde bizleri dolaştırıp durur.
Kitabın içerisinde ki Kuran ayet ve mesajlarının muhataplara iletilmesi ve açıklanması yetkisini Peygambere veren bir kitaptır. Maddesini çok güzel ifadelerle açıklayan Yazar. bir de orada bize bir müjde verir. Bu maddenin çok önemli olduğunu bunun için de bu meselenin ileride çıkacak olan Sünneti Hayata Taşımak çalışmasın da ayrıca ele alınacağının haberini verir.