Türkler her toplulukta görülen ok ve yayı basit bir araç olmaktan çıkartıp mahirane kullanımıyla kendileriyle özdeşleşen bir savaş aleti haline getirmişlerdir. Bunlar içerisinde ıslık çalan ve vızıldayan oklar ile gerilmesi güç fakat hedefi vurması en fazla olan tersine gerilmek suretiyle kullanılan çift kavisli reflexe yaylar ayrı bir yer tutmuştur. Oklar genelde 70-80 cm uzunluğunda olup, 140 cm’ye kadar varan yaylarla atılmışlardır. Türk oklarının menzilinin aşağı-yukarı 660-846 metre olduğu tahmin edilmiştir. Ok’un arka tarafına hedefe gitmesini sağlayan yüg adı verilen tüy yapıştırılırdı. Kayın başta olmak üzere sarıçam, köknar, dişbudak, gürgen, çam, selvi, şeftali, söğüt gibi ağaçlardan ok ve yay yapılmıştır. Oklar sadak, okluk gibi adlar verilen ahşap torbalarda taşınır omuza veya bel kayışına asılırdı. Dörtnala giden at üzerinde dört ayrı yöne ok atabilen usta biniciler ve savaşçılar orduda ayrı bir yer işgal etmiştir. Türk askerleri ok ve yay yanında at üzerinde iyi kement atarlar, yakın dövüşlerde de mızrak, kargı, süngü, bıçak, balta, sapan, kement ve kılıç kullanırlardı. Kılıç Türk askerinin en çok kullandığı silahlardan idi. Kabzaya yakın kısmı düz, uca yakın kısmı ise hafif kavisli, genelde ince yapılı, uzun ve kıymetli taşlarla süsülü idi. Türk kılıcının darbe özelliği çok yüksekti. Ahşap olan Türk kılıçlarının kabzaları kurt başı gibi hayatlarında önemli yer tutan nesneler şeklinde yapılırdı. Kılıçlar kın adı verilen kılıf içinde taşınırlar ve kılıç kını bir halka ile askerin kemerine asılırdı. Her çağın tekniğine göre Türk ordusu etkili silahlarla donatılırdı. Özellikle kale kuşatmalarında neft atan mancınıklar, kule, koçbaşı, yakıcı maddeler gibi aletler de Türk ordusunca kullanılmıştır. Türk askerleri harp silahları yanında özellikle at üzerinde rahat hareket etmeyi sağlayacak bir nevi ceket, pantolon, başlık ve çizme ile donanmıştır. Bunun yanında Türk ordusunda savunma amaçlı kalkan, zırh, tolga da bulundurulmuştur. Ayrıca askerler gıda ihtiyaçlarını karşılamak için kuru etleri eyerin altına koyarak yanlarında taşırlardı. Bu durum hem etin bir nevi yol katettikçe pişmesini hem de büyük sürüler taşınmadığından hareket kolaylığı sağlardı.