Beynimizin en üst katmanı, yaşadığımız bütün gerçekliğin çok ince bir kısmıyla ilgilenen, adına “bilinçli algılama” dediğimiz, dışarıdaki gerçek dünyanın milyarda biri bile olmayan minik bir parçasıyla uğraşan korteksimizdir. Duyular aracılığıyla kendisine sunulan bilgileri, yaşamda biriktirdiği deneyim ve öğrenilmişliklerle harmanlayarak bizim için bir dış gerçeklik resmi çizmekle görevlidir. Gördüklerimizi, duyduklarımızı ve diğer duyularımızdan gelen izlenimlerimizi genellikle “dışarıda” deneyimleriz; yani onlar dış dünyaya dair algılar olarak algılanır. Fakat aslında, beynin yaptığı şey bunun tam tersidir.
Duyu organlarıyla, sadece elektrik sinyalleri halinde beyne iletilen dokunma, tatma, işitme, koklama, görme, beden duyuları ve daha birçok bilgi, dış dünya hakkında doğrudan hiçbir deneyimi olmayan bir et parçası tarafından anbean yorumlanır ve dış dünya denen şey, bizzat bu algılar temel alınarak, zihnimizin “içinde” kurgulanır. Algıladığımız ve tecrübe ettiğimiz her şey, en küçük detaylardan evrendeki galaksi sistemlerine kadar her şey, zihnimizin içindeki bir temsilden ibarettir. Kısacası, biz bir evrenin içinde yaşıyoruz ama o evrenin içinde herkes, kendi kurguladığı özel evreninin içinde bir yaşam sürdürmektedir.