İnsanlara sürekli olarak “Hata yapın, büyükleri dinlemeyin, otoriteye kulak asmayın, çocuk kalın, çok da kafanıza takmayın; doğal, aykırı, huzursuz ve cesur olun, itiraz edin ve nihayetinde tersten bakın…” diyen birinden korkmalı mıyız?
Misyonu “kafaları karıştırarak; düşündürmek, güldürmek, sorgulatmak, sentezletmek ve analiz ettirmek yoluyla insanların kendileri gibi; özel, butik ve tek olmasını sağlamak”, vizyonu “hedeflere, mutluluğa giden birçok yol ve yöntemden yararlanmak ve insanların da yararlanması için çalışmak” olan; kendisine “Türkiye’yi sözüyle ve yüreğiyle kucaklayan iflah olmaz bir geveze gezgin, hayatla dalga geçebilmek için yaşamayı çok ciddiye alan adam, organik fütürist, kronik bir geveze, içi bilge, dışı yaramaz bir afacan, ham maddesi insan, ters köşe, mutlu son, vücudunun tamamı kalp, ilham kaynağı, samimiyetiyle gönülleri kazanan kocaman bir adam, istatikçi, akademisyen, danışman, İK’cı, arkadaş, koca, baba, insan gibi insan…” dedirten birinden korkmak yerine, söylediklerini -ne kadar esprili bir dille anlatmış olsa da— ciddiye almalı ve içten dokunuşuyla hayatımızı anlamlandırmasına izin vermeliyiz.
“Çevremde yaşayan birçok insan ve yaşanan birçok olay beni derinden yaralıyor. Sahip olduğumuz potansiyelimiz de ne yazık ki açığa çıkmadan kaybolup gidiyor. Belki bu kötü gidişe dur demek ya da potansiyelimizin ortaya çıkışına bir nebze katkıda bulunabilmek için yazıyorum.” dedirten bir motivasyon ile ortaya çıkan, okuduğunuzda bir kişisel gelişim kitabından çok daha fazlasını bulacağınız bu kitapla etrafınızda olup bitenlere bakışınızın bir anda nasıl değiştiğini fark edebilir, yazarı sevindirircesine kendi potansiyelinizi keşfedebilirsiniz.
“Bizim temel gereksinimimiz ise aslında sadece, GÖREBİLMEK. Bunun için de gerekli olan aykırı olabilmek, itiraz edebilmek ve TERSTEN BAKABİLMEK. Umarım bu satırlarım buna vesile olur, cesaretle…”
Erim Hısım