«Maide,okuduğu kitaplardaki kızlar gibi aşık olmak,aşk acısı çekmek ve birisinin de onun için acı çekmesini çok istiyordu.Aslında biliyordu,o kişi karşısına çıktığında, kalbi ona fısıldayacaktı '' işte bu…''diyecekti.
Hemen kavuşmak falan istemiyordu.Önce uzun uzun mektuplaşmalıydılar.Şuracıkta,yan mahallede olsa bile mektup yazmalılardı. Mektupsuz aşk mı olurdu?
Mektup aşkın şahidi,körükleyicisi,bekçisi,kısacası her şeyiydi.Tarihteki en güzel aşkları, onların belgesi olan mektuplardan tanımıyor muyduk?
Dediği gibi mektuplarla süslü bir aşk gelecekti gelmesine ama Maide o mektupların yığılmasından bıkacak,'' keşke bunu dilemeseydim'' diyecekti bir gün.»
''İzzet Bey, mektubu kenara koyduktan sonra birkaç bezle daha sarılı paketi nihayet açtı.Aliye Hanım şaşkınlığını gizleyemedi.''Bu kadar önemli olan emanet kitap mıymış?''dedi.İzzet Bey,lacivert renkte cildi olan üstü varaklı yazılarla donatılmış kitabı aralayınca, Aliye Hanım ''Aman Yarabbi !'' diye bağırmıştı.Sonra eliyle ağzını kapatmış, ama fal taşı gibi açılan gözlerini kırpamamıştı bile.''
Yıllar öncesinden gelen ve sahibini bekleyen bir EMANET ;
Vuslatı hayale dönen bir AŞK ;
Ve bunların merkezinde idealist bir öğretmen… MAİDE