Adnan Özyalçıner, öykülerinde yöneten-yönetilen çelişkisini, kapitalizmin kent yaşamında oluşturduğu dönüşümleri, değişen kentin, zorlaşan koşulların insanlara baskısını işler öykülerinde. Düşsel olanla gerçeği iç içe, güzelle çirkini yan yana verir. Yaşadığımız dünyanın, kentin, olaylarınn kimi yanlarına öykünün merceğini tutarak yaşananların yeniden yorumlanmasını ister. Yazarımız bu kitabında gezi izlenimlerinden yola çıkıyor. Tunceli'nin, Diyarbakır'ın, Zonguldak'ın dağlarının, nehirlerinin, yollarının güzellikleriyle bu kentlerin insanlarının, bu kentleri görmek isteyenlerin yaşadıklarını yan yana getiriyor. Kimi zaman bir kuşun kanadına takıp okurlarını, gelecek güzel günleri sezdiriyor. Özyalçıner'in röportaj-öykü diye adlandırdığı bu anlatıları, İstanbul'da yaşanan toplumsal olayların, direnişlerin öyküleri tamamlıyor. Grev çadırlarının, fabrikaların, alanların görüntüleri insan kıpırtılarıyla ışıyor. Kitabı güzel günlere inanan üç aydının ölüm günlerinin öyküsü bütünlüyor. Kısacası bu kitaptaki izler «güzellikleri, mutlulukları, paylaşmaya gelenlerin ayak izleri.»