«Kenevircinin Gece Söyleşileri» adı altında toplamayı düşündüğüm köy yaşamıyla ilgili romanlar dizisine "Şeytanlı Göl"le başlarken, yazında herhangi bir devrimci savım, yöntemim yoktu. Kimse kendi başına bir devrim yapamaz. Aslında, hele güzel sanatlarda, bu görevi herkes üzerine almış olduğu için, insanlık onu ayrımına varmadan gerçekleştirir. Ama bu düşünce, köy yaşamını ele alan romanlara uygulanamaz. Bu tür roman, her dönemde, kimileyin gösterişli, kimileyin süslü, kimileyin saf olarak, türlü biçimlerde yaşadı. Kır yaşamı düşleminin, her dönemde kentlerin ve sarayların ülküsü olduğunu daha önce de söylemiştim; bunu burada bir daha yineleyeyim. Uygar insanı ilkel yaşamın güzelliklerine götüren eğilime uymakla, yeni bir şey yapmış olmadım. Ne yeni bir dil yaratmak, ne de yeni bir biçem aramak istedim. Buna karşın birçok yazıda bunun tersi ileri sürüldü; ama, düşüncelerimi kimse benden iyi bilemez.