bir konu hakkında hüküm vermek için, önce o konuyu kendi içimizde değerlendirip düşünmemiz gerekiyor.” Sonra ara vermeden devam ettim:
“İnsan yaradılışının bir sınırı vardır. Sevince, sıkıntıya, acıya bir dereceye kadar dayanılır. Sınırı aştığı zaman da yok olur. Dayanamaz. Sorun, insanın kuvvetli veya zayıf olmasında değil, ruhundaki ve bedenindeki yükü kaldırıp kaldıramayacağındadır. Bunu aramak lazım. Kendi canına kıyarak, hayata veda eden insanı ne kadar korkak bulmuyorsam, hummadan ölen bir insanın da aynı derecede korkak olmadığını düşünüyorum.”
Albert: “Bu gerçekten bir tezat!” dedi.
“Düşündüğün gibi değil! Bedenimizde birden bire ortaya çıkan, vücudumuzun direncini kıran, hareketlerimizi de yavaşlatan her şeye öldürücü hastalık diyebiliriz. Bu durumda hasta genelde yatağından kalkamaz. Hastalık onun, hayatın seyri içinde yeniden ayağa kalkmasına engel olur. Bu durumu ruhumuzda uygulamaya sokalım. Düşüncelerini sınırlamış bir insanın durumu