Kalbimin derinliklerinden bir kuş yükseldi ve göğe doğru kanat çırptı.
Yükseğe, daha yükseğe çıktı, büyüdü, daha da büyüdü.
Önce bir kırlangıç gibiydi, sonra bir tarlakuşu oldu, sonra bir kartal, sonra bir ilkbahar bulutu kadar büyüdü ve sonra yıldızlı göklerin tamamını kapladı.
Yüreğimden gökyüzüne bir kuş uçtu. Ve uçarken büyüdü. Ama hala yüreğimden çıkmadı.
Ey benim inancım, benim yabani bilgim! Senin yükseklerine nasıl uçacağım ve gökyüzüne yazılmış olan insanın benliğini nasıl anlayacağım?
İçimdeki bu okyanusu nasıl buhara dönüştüreceğim ve sonsuz boşlukta seninle nasıl hareket edeceğim?
Tapınaktaki tutuklu, onun altın kubbelerini nasıl görür?
Bir meyvenin göbeği nasıl olurda meyveyi kuşatır?
Ey benim inancım! Bu gümüşten ve fildişinden parmaklıkların ardında zincirliyim ve seninle birlikte uçamıyorum.
Yüreğimden göğe doğru yükseliyorum yine de, seni yüreğim tutuyor ve ben huzur bulacağım.