aşkları, tutkuları yaşanır. Bütün imkânsızlıklar aşklara hizmet eder. Aslında imkânsızlık denen şey de sınırdır; ya dinlerdir ya yasalardır. Onlar da bir yerde var, başka bir yer de yok gibidir... Mabetlere sığdırılırlar. O mabetlere umutlar ve hayaller de konur. Konduğu anda hem vardır hem yokturlar.
O mabetlerin içine saygı, sevgi, ahlak duyguları yerleştirilir. Mabetler bu duyguları dürüstçe taşır. Ama bir zaman içinde neyi taşıdıklarını bile bilemezler. Mabetlerin hafızası, ruhu yoktur; onları yapanların vardır ama onlar da çoktan yok olmuşlardır.
İşte zaman zaman ahlakı arar dururuz. Bazen bulur bazen de bulamayız. O ahlakı koyanlar d