Hangi cephesiyle inanmayıp hangi tarafiyle inandığımızı gösterdiğimiz Doğu-Batı bölümüne bir kere yerleştikten sonra, Doğu bizce, öteden beri kendi içinde beslediği binbir tezat yüzünden, yine kendi esas rengine, hâkim vasfına, kâinat çapındaki (aksiyon)cu ruhuna karşı mes’ul bir ters varış ve bâtıl anlayışın zemini oluyor; Batı da, topyekûn Doğuyu yıldırmış, apıştırmış ve sindirmiş olmak noktasından Doğu hüviyetinin son ve yekpâre (aks-i dâva)sı ve zindan bekçisi halinde ufukları kelepçelemiş bulunuyor.