New York havaalanında bulunan bekleme salonlarından birinin gözlerden ırak bir köşesinde, oturduğu koltukta düşünceli bir halde uçağının kalkış saatini bekliyordu. Yüzündeki çizgilerde ve önlerden seyrekleşmiş beyaz saçlarında, yıllarca vermiş olduğu bir mücadelenin izleri okunuyordu. Geçmişe dönük olarak yaşadıklarını kafasında yeniden canlandırıp muhakeme yaptığı bir esnada, havaalanının mevcut tüm salonlarında yankılanan bir anonsla irkilerek kendisine geldi. Bu çağrıyı bekleyeli neredeyse bir saat olmuştu.
«New York'tan Anadolu Birleşik Devletleri, Ortodoks Özerk Constantinapolis (İstanbul) Eyaletine gidecek olan sayın yolcularımız, 7800 sefer sayılı supersonic uçağımız, kalkışa hazırdır. Tüm yolcularımızın, Barackode kartlarında yer alan uçuş bilgilerini kontrol ettirmek üzere, peronlardan önceki son çıkış noktasında bulunan güvenlik kontrol bölgesine gelmeleri önemle rica olunur.
«Anonsu duyduktan sonra oturduğu koltuktan yavaşça doğruldu, gayet sakin bir şekilde, daha önce koltuğun yan tarafına bırakmış olduğu valizine doğru bir hamle yaptı. Valizin tutamağını kavradıktan sonra birkaç saniye öylece hareketsiz bir şekilde kalırken, kinayeli bir şekilde şu cümleleri mırıldandı.
«Hıh Demek birazdan Anadolu Birleşik Devletleri Ortodoks Özerk İstanbul Eyaletine gideceğiz ha… Pekâlâ, şimdilik öyle olsun bakalım….»