Serena, aniden bastıran yağmurdan, ıslanmamak için koşmaya başladı. Evinin kapısına geldiğinde, zile bastı. Serena’nın dedesi, torununa kapıyı açtı. Serena, içeri girerken, bahçeden gelen bir sesle durakladı. Islanmış bir köpek yavrusu, küçük kıza bakarak havlıyordu.
Serena, bu şirin köpeği ilk defa görmüştü. Hemen yanına koştu. Yağan yağmura aldırmadan, üstündeki montu çıkarıp, köpeği sarmaladı…
Küçük kız, kucağında taşıdığı konuğuyla, dedesinin karşısına çıktı:
— Dedeciğim, bu küçük köpeği eve alabilir miyiz? diye sordu.
Dedesi, bastonuyla köpeği işaret ederek bağırdı:
— Evimde köpek istemem. Çocuk ısrarlıydı:
— Ben okuldayken, sana arkadaşlık yapar dede.
Dede, bastonunu bir aşağı bir yukarı kaldırıp indirerek bağırıyordu:
— Ne, bu mu bana arkadaş olacak?
Dedenin sesinden korkan köpek, Serena’nın kucağından atlamıştı bile. Ne yapacağını bilmez bir halde, yaşlı adamın bacaklarına dolandı. Dede ise, ondan kurtulmak için, kendi etrafında dönmeye başladı:
— Başım döndü. Seni yaramaz, dur diyorum, dur.
Dede, Serena’nın şaşkın bakışları arasında yere oturdu. Küçük köpek, yaşlı adamın kendisiyle oyun oynadığını sanmıştı. Dedeyi yalamaya başladı. Dede, öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Küçük kız, köpeği hemen oradan uzaklaştırıverdi…
Neyse ki, yağmur dinmişti. Ama, kısa bir süre sonra tekrar başlayabilirdi.
Serena, köpek için, ne yapabileceğini düşündü. Aklına, parlak bir fikir geldi. Tahta parçalarıyla desteklediği çadırını arka bahçeye kurabilirdi. Böylece, köpeğin de bir evi olurdu…
O gün, küçük kız, köpeğin evini hazırladı. Ona yiyecek bir şeyler getirdi. Köpek, neşeyle yuvasına kuruldu…
Günler geçmiş, köpeğin evi hava şartlarından yıpranmaya başlamıştı. Küçük kız, sık köpekle ilgileniyordu. Köpeğe olan bağlılığı da, gün geçtikçe artıyordu.