1916. Ekim. Gece. Yağmur ve rüzgar. Ormanlık arazi. Akçaağaçlarla kaplı bir bataklığın kıyısında siperler. İlerde dikenli tel örgüleri. Siperlerin içinde dondurucu sulu kar. Bir gözetleme noktasının saçı ıslak, hafiften parlıyor. Sığınaklarda tek tük ışıklar.
Subay sığınaklarından birinin girişinde tıknaz bir subay, ıslak parmakları kaput bağları üstünde kaya kaya bir saniye durdu. Alelacele bağları çözdü, yakasından suları silkti, girişin orda ayak altında çamura dönen samanlara çizmelerini sildi, sonra kapıyı itip açtı, başını eğdi, sığınağa girdi.