Kolektif

Gelecekten Beyin Öyküleri

Notify me when the book’s added
To read this book, upload an EPUB or FB2 file to Bookmate. How do I upload a book?
  • b5492138293has quoted5 years ago
    Geleceği inşa etmek için önce onu hayal edebilmek gerekiyordu
  • gokhuntorunhas quoted3 years ago
    Zikzak perdeler... Karanlık benekler... Yıldırım tozları.
  • Elvugar Karimlihas quoted3 years ago
    Hayal kurmuyoruz. Geleceği çoğunlukla neredeyse bir “kurban” gibi düşünüyor; ondan genellikle endişe duyuyoruz. Halbuki bugünün bilim ve teknolojisini inşa eden insanlar, geleceğe dair kurdukları hayallerden yahut geleceğe dair başkalarının kurdukları hayallerden ilham alabilmeleri sayesinde, bilgilerini işe yarar araçlara dönüştürebilmiş insanlardı
  • b9086205039has quoted4 years ago
    Dünyayı saran bu fısıltıların nedeni çok geç olmadan açıklandı. Herkes dünyanın sonunun küresel ısınma, su kaynaklarının tükenmesi gibi çevresel felaketlerden geleceğini beklerken uzayda biriken seslerimiz dünyayı ele geçirmişti. Pat diye gelmişti gürültü. Gürültü kirliliğinin uzayın kaldıramayacağı boyutlara ulaşması ve yeter artık diyerek çöpümüzü bize geri göndermesi öngörülebilir bir şey değildi
  • b9086205039has quoted4 years ago
    Kelimeler biriktiriyordu. Kavanozda kelimeler...
    O şey olduğunda ilk önce konuşma yasağı getirildi. Tabii birtakım düzenlemelerle. Sonuçta bazı insanların konuşmaması düşünülemezdi. Politikacılar, bilim insanları, polisler, hukukçular, doktorlar, haber spikerleri, gazeteciler, CEO’lar ve öğretmenler, basında “gürültü yasağı” olarak geçen düzenlemelerden muaf tutuldu. Memurlar, teknik direktörler, sanatçılar gibi birkaç meslek grubuna da genişletilmiş haklar tanındı. Sıradan vatandaş içinse yasaklar acımasızdı. Tek bir ses çıkarmaları bile tutuklanmaları için yeterliydi. İnsanlar hayatlarına nasıl devam edeceğini bilemiyordu. “Nasıl öksüreceğiz peki?” diye yazmıştı biri örneğin, devletin bu yeni düzenlemeden sonra açtığı destek hattına. Cevap “Öksürmeyeceksiniz.” olmuştu. Bu yasakların uygulanamazlığı bir hafta içinde anlaşıldı. Meclis yeniden toplandı ve normal vatandaşlara da kısıtlanmış konuşma hakkı tanınmasında uzlaştı. Artık ayda iki bin kelime kullanma hakkı verilmişti ve öksürme, hapşırma, yüksek sesle yellenme gibi gürültüler de ifrata kaçmamak kaydıyla serbest bırakılmıştı. İnsan doğasının önüne, eh, bir yere kadar geçebiliyordunuz.
    Bugün artık o şeyin üzerinden tam bir yıl geçti. O şey, dünyayı saran fısıltılardı. Televizyon kanalları “Fısıltıların yıl dönümünde hangi noktadayız?” konulu tartışma programlarıyla doluydu. Bir hükümet sözcüsü, ülkemizin bu konuda dünyada parmakla gösterilen bir politika izlediğini ve bir yılda fısıltıların yüzde dört onda yedi oranında azaltılmasında büyük rol oynadıklarını anlatıyordu. “Biliyorsunuz, ben konuşma sınırlamalarından muafım, görevim gereği. Ama kendimi bu davaya öylesine adadım ki inanın sayın başkanımızı bilgilendirirken bile mümkün olduğunca kısa cümleler kuruyorum.”
    “Başkanımız da hakeza... Zaten zat-ı âlilerinin dünyamıza musallat olan bu fısıltılarla ilgili hassasiyeti herkesin malumu, boşuna konuşup gürültü kirliliğine yol açmak bize yakışmaz.”
  • b9086205039has quoted4 years ago
    Genç kadın, bekleme salonunun önünden geçerken gözü tanıtıma takıldı, eşinin elini bırakıp izlemeye koyuldu. Şöyle diyordu: “Artık estetik ameliyatlara, bezdirici diyetlere, bir kalıba girmeye son! Bu, kendinizi değiştirmeniz ve mutluluk için eşsiz bir fırsat: İstediğiniz herkes olabilirsiniz! Kendinizi değiştirmeyin, fikrinizi değiştirin! Beyninize takılacak küçük bir çiple istediğiniz bütün özellikleri kazanabilir; kendinizi daha hırslı, daha çalışkan, daha popüler yapabilirsiniz. Eğer bu konuda fikir almak isterseniz, Nöroteknoloji bölümümüze uğrayın.” Reklam değişti, şimdi de hastanenin ünlü Nöroteknoloji uzmanlarından birisi konuşuyordu: “Birçok hastalığı, özellikle psikolojik problemleri, ilaçsız tedavi ettik. Misal; depresyon hastaları, duygu-durum bozuklukları, kişilik bozuklukları ve daha niceleri tek bir çiple, on beş dakikalık cerrahi bir müdahaleyle son buluyor. Suçlular üzerinde yaptığımız sayısız modellemeyle artık onları çok daha iyi insanlara çevirdik ve şehrimizdeki hapishane kapanma noktasına geldi. Suç oranları azaldı, hastane başvuruları azaldı, daha sağlıklı bir toplum olduk. Geçmiş yıllarda hep ‘Olumlu düşünün, ne düşünürseniz osunuz.’ diye bir akım vardı. İnsanlar bir şeye odaklanıyor ve onun gerçekleştiğini hissetmeye çalışıyorlardı. Eğer böyle hissederseniz gerçekliğe bir adım daha yaklaşırdınız, falan filan... İşte bu sistem o fikirden çıkıyor ama size düşünün ve bekleyin demiyor. Tek bir hareketle sizi tamamen değiştiriyor. Sizin kişilik özellikleriniz, huylarınız, hayata bakış pencereniz... Zihninizin içine yerleştirdiğimiz bu çip, yerleştikten sonra sarmal bir dokuya dönüşüp zihnin kıvrımlarına doğru saçaklanıyor. İstediğiniz özelliklere sahip beyinler nasıl çalışıyorsa onu taklit edip, o bölgeleri uyarıyor. Örneğin; yaratıcı olmak isteyen bir mimar, çizim yapmayı her düşündüğünde beyninin yaratıcılık kısmına küçük uyarılar geliyor ya da hiperaktif çocuğunuz, yaşıyla oranlanan aktivite sınırının üzerine çıkarsa uyarılar devreye giriyor ve sakinleşiyor. Kendinden memnun olmayan bireyler, kendini olduğu gibi sevmeyi öğreniyor. Kendini dışlanmış hisseden bir birey artık öyle hissetmiyor ve farklı düşündükçe, farklı hissettikçe diğer hayatların eksenine daha kolay girebiliyorlar.”
  • b9086205039has quoted4 years ago
    Sonuçta, ani bir kararla ilan ettiğimiz [n]Beyin 1. Bilimkurgu Öykü Yarışması, Türkiye’nin dört bir yanından gelen birbirinden ilginç hikâyelerle, bana ve [n]Beyin ekibimize büyük umutlar verdi. Elinizdeki kitap, bu yarışma sonucunda seçilen ilk yirmi bir öykünün bir araya getirilmesinden oluştu.
    Bu kitapta okuyacağınız öyküler, Türkiye’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Türk asıllı yazarlarımızdan bizlere ulaşan 147 öykü arasından seçildi
  • b9098161636has quoted4 years ago
    Hayal kurmuyoruz. Geleceği çoğunlukla neredeyse bir “kurban” gibi düşünüyor; ondan genellikle endişe duyuyoruz.
  • b5755065428has quoted4 years ago
    irbirimize sorduğumuz “Bizde neden bilimkurgu edebiyatı yok denecek kadar az” sorusunun bu temel problemle olan ilişkisini kavramam zaman aldı. Ama bir gün, Ankara’
  • b5755065428has quoted4 years ago
    Yıllar boyunca arada sırada birbirimize sorduğumuz “Bizde neden bilimkurgu edebiyatı yok denecek kadar az” sorusunun bu temel problemle olan ilişkisini kavramam zaman aldı. Ama bir gün, Ankara’daki [n]Beyin ekibimizle daha fazla neler yapabiliriz diye istişare ederken aklımıza birdenbire “bilimkurgu yarışması düzenleme” fikri geldi.
fb2epub
Drag & drop your files (not more than 5 at once)