“Asıl adım Shabaz Ma’ak Lom. Bir zamanlar Suhaim ve Saif al Din adında iki kardeşim vardı. Bağdat’ın kuzeyinde, Shaab Bölgesi’nde yaşardık, babam pazarda mal satardı. Hiç kimseyle bir derdimiz yoktu. Bağdat’ın işgali başladıktan birkaç hafta sonra, 26 Mart 2003’te, ailem pazarda tezgâh açmıştı. Babam beni bir yere mal teslim etmeye göndermişti. O sırada tepemden, alçak irtifada, kırmızı, beyaz ve mavi yıldızlı bir Amerikan savaş uçağı geçti. Yaşadığımız ve çalıştığımız bölgede hiç Cumhuriyet Muhafızı olmadığından ne yaptıklarını merak ettim. Ama Amerikalıların umrunda değildik. Sadece meyve satmaya çalışan ailemi ve pazardaki diğer masum insanları bombaladılar. İki erkek kardeşimi, annemi ve babamı öldürdüler. İşte o zaman cihat çağrısına uydum. Şimdi siz Amerikalılar da insanın, ailesini kaybetmesinin ne demek olduğunu öğreneceksiniz.”
Profesör Morse, çok sevdiği karısını 11 Eylül saldırılarında kaybetmiş bir Amerikalıdır. Bir gün telefonu çalar ve bir adam, Nostradamus’un yüzyıllar öncesinden kendisine bir mesaj gönderdiğini söyler. Morse, iki çocuğunu da yanına alarak kendisini Nostradamus’un çözülemeyen kehanetlerinin peşinde, gizemli bir bulmacanın içinde bulur. Artık tüm dünyanın kaderi kendi ellerindedir…