Osmanlı kaynaklarında savaşın sonuna doğru yahut sonunda I. Murad’ın uğradığı suikasttan sonra öldüğü, esir düşen Lazar’ın ise I. Murad’ın vefatının ardından idam edildiği bilgisi esas alınır. Savaşın sonucunu da Yıldırım Bayezid tayin etmiştir. Kısaca bu kaynaklarda yer verilen görüşler özetlenecek olursa: Çekilen Sırp kuvvetlerini takibi dolayısıyla Murad’ın yanında çok az adam kalmış, ölüler içinde gizlenen bir yaralı asker, padişaha bir isteğinin olduğunu söyleyip yanına gelerek gizlediği hançerle onu şehit etmiştir. Genel olarak Ahmedi, Şükrullah, Karamani Mehmed Paşa, Âşıkpaşazade gibi ilk Osmanlı müverrihleri180 küçük farklarla bu bilgilere yer verirlerken onlarla çağdaş Enveri çok farklı bir rivayeti kaydeder. Ona göre Miloş (bu ad metinde zikredilir) daha önce sultanın kulları arasında bulunmuş, bilahare kaçıp yeniden Hıristiyan olmuş ve babasının yerine geçerek beyler arasına girmiştir. Bundan dolayı Murad’ın yanına kadar gelebilmiştir181. Yani Miloş, ölüler arasına gizlenen bir yaralı değil Lazar’ın tutulmasının ardından padişaha itaat etmek üzere gelen bir Sırp beyi olarak takdim edilir. Bu bilgi, olayların seyri yanında Sırp ve Katalan kaynaklarındaki karışık rivayetlerle karşılaştırıldığında hadiseye dikkat çekici bir boyut kazandırır.
Sırp ve bazı batı vekayinameleri, Murad’ın ölümünü çarpışmanın ortalarında düzenlenmiş ve önceden tertiplenmiş bir saldırının sonucuna bağlama eğiliminde olup kahraman 12 şövalye -bir başkasına göre 9 şövalye- içinde bulunan Miloş’un mızrakla I. Murad’ı yaraladığı gibi bir motifi ortaya atarlar. Böylece Murad’ı öldürmeye and içmiş soylu fedai gurubunun sistemli bir saldırısı şeklinde inandırıcılıktan uzak epik/destani hikaye oluştururlar. Bir Katalanlı kronikçi, daha da ileri gidip Murad ile göğüs göğse çarpışmaya and içmiş bir Macar şövalyenin atını mahmuzlayıp sultana ulaştığını, Murad’ın ona bir ok savurduğunu, fakat buna aldırış etmeksizin mızrağını fırlatıp sultanı yaraladığını yazar182. Bu konuda daha pek çok destanî hikâye, epik şarkı ve şiirler mevcuttur183.
Bütün bu meselede şurası açıklıkla belirtilmelidir ki, Osmanlı ordugâhında en iyi korunan yer padişahın bulunduğu merkezdir. Buraya ulaşabilmek için çok güçlü bir sal