Batı felsefe tarihinde “irade” temel bir sorunsal olarak neden yüz yıl önce veya yüz yıl sonra değil de tam da o dönemde dile geldi? Onu o gün dile gelmeye zorlayan şey bugün ortadan kalkmış mıdır? Eğer kalkmadıysa ve bu, o gün olduğu gibi bugün de evrensel bir şeye dokunuyorsa, dahası yitirdiğimiz şeylerle tekrar ilişki kurmamızın yolunu açıyor ve artık bütünüyle yabancısı olduğumuz bir dünyanın kapılarının aralanmasına hizmet ediyorsa bu defter dürme işinde yine acele ediyoruz demektir. Elinizdeki kitap bugünün dünyasına da söyleyecek çok şeyi olan bu düşünceyi bütün yönleriyle ele alıp incelemeye ve onun bugünün insanının temel meselesiyle bağını kurmaya çalışarak bu aceleciliğin yersizliğini gözler önüne seriyor.