Mehmet Yanmış

  • ibradeniz04has quotedlast month
    Kürt çalışmaları Türkiye’de oldukça geç dönemlerde başladı. Oysa Nikitin, Minorsky, İzady, MacKenzie gibi yabancı, öncü bürokrat-araştırmacılar ilk incelemelerini 1800’lerden sonra yaptılar. Bu incelemeler hem Kürt tarihinin ve dilinin inşasında hem de Kürt araştırmalarında belirleyici rol oynadı. Daha yakın tarihli çalışmalarda ise Bruinessen, McDowall, Jwaideh, Menteşaşvili, Abbas Vali, H. Morris gibi uzmanların çalışmaları ülkedeki Kürt araştırmalarını büyük ölçüde etkiledi. Bunlar daha çok Kürt tarihi, dili ve kültürü üzerine yapılmış incelemelerdi. Yine bazısı da aşiret Kürtlerinin yaşantısını ele almıştır. Türkiye’de yapılan Kürt çalışmalarının çoğunun da bu çalışmalardan hareket ederek yapıldığı ve “modern” kavramının anlamsızlaştığı görülüyor. Bunun en tipik örneklerinden biri Bruinessen’in çalışmasını yaptığı Kürt toplumsal düzlemini “ağa, şeyh, devlet” ekseninde okuması buna karşın günümüzde geçerliliğini kaybetmekte olan bu ve benzeri okumaların Türkçe çalışmalarda sıklıkla tekrarlanmasıdır.1
  • ibradeniz04has quotedlast month
    Yapılan çalışmada değişimi etkileyen ana faktörler ve bunların birbirleriyle etkileşimleri belirlenmeye çalışıldı. Dini ve ideolojik grupların ayrıntılı tarihleri, görüşleri ve bölgedeki kurumsal varlıkları üzerinde durmak yerine kaynak mobilizasyonu teorisine uygun şekilde2

    2Kaynak mobilizasyonu teorisi hem insan hem de finans kaynakları üzerine odaklanır (Ebaugh, 2010). Çalışmanın sınırlarını aşacağı için ekonomik kaynaklarla ilgili ayrıntılı araştırmalar yapılmadı.

    bu grupların gelişim, değişim veya duraklamasına etki eden dinamikler tespit edildi. Etnisite, etnisite-din ilişkisi ve milliyetçilik konusunda da tanımlamalar ve halkın direkt bunları nasıl tanımladığından ziyade Brubaker’in önerdiği şekilde “insanlar ne zaman, nasıl ve niçin sosyal deneyimlerini ırk, etnisite ve milliyet bağlamında değerlendiriyor?” sorusunun yanıtı arandı. Bu açıdan siyasi ve dini grupların söylemleri üzerinde durmak yerine bireylerin gündelik deneyimlerine odaklanıldı. Brubaker etnisitenin anlaşılmasında gruplar, partiler ve geniş grup kimliği altındaki analizleri bireyleri ihmal ettiği gerekçesiyle “banal milliyetçilik” okuması olarak görmektedir. Dolayısıyla sosyo-mental bir perspektifle gündelik yaşamda tekrar tekrar üretilen söylem, eylem, zihinsel şemalar, hikâyeler, rutin diyaloglar, ilişki ağları incelenmeli ve bunlardan etnisiteye dair ipuçları yakalanmalıdır (2004). Dini değerler ve etnisite arasında nasıl bir ilişkinin olduğu, halkın hem sol referanslı PKK’yı destekleyip hem de dini değerlere bağlılığını devam ettirmesi, etnisiteyi büyük oranda reddeden radikal dini grupların bölgede insan kazanması ve bazı dini grupların etnik kimliği unutturup devletin entegrasyon politikasının bir parçası oldukları tartışmaları bu teorik temelde açıklanmaya çalışıldı.
  • ibradeniz04has quotedlast month
    Çalışma yürütülen alanda, 60’lardan sonra, sosyo-kültürel hayata etki eden en önemli olgulardan biri göçlerdir. Aldıkları ve verdikleri nüfus göz önüne alındığında bu bölge, hemen her daim sosyo-ekonomik anlamda nitelikli sakinlerini göç vermiştir. Özellikle 80’li yılların sonunda alınan zorunlu göçler şehirlerde önemli sorunlar doğurdu. Bu göçlerin olumsuz etkileri halen sürüyor. Yakın dönemde yaşanan zorunlu ve hazırlıksız göçler şehirlerin kenarlarında çok sayıda varoş mahalleler üretti ya da eski yerleşim yerlerini gettolaştırdı.
  • ibradeniz04has quotedlast month
    Çalışmanın esasını oluşturan dini, geleneksel, modern ya da seküler değerler konusunda sınırlayıcı tanımlamalar yapılmadı. Bunların çoğu zaman iç içe geçtiği açıktır. Aynı toplumda gelenekten gelen, dini kaynaklı, evrensel veya siyasi kurallar bir arada bulunabilir. Güngör, bunu şöyle açıklar; “Bu değerlerden her birinin alanını diğerlerinden kesin çizgilerle ayırmak mümkün değildir. Başka bir ifadeyle, örneğin "ahlâkî değerler, insanın değerler sisteminde apayrı bir bölüm teşkil etmez. Başka cinsten -mesela ilmi, siyasi- değerler ahlak değerleriyle sıkı bir ilişki halindedir ve bunlar pekâlâ birer ahlâkî değer görünümü alabilirler” (1995). Buradan hareketle, "şunlar dini, şunlar ahlaki, şunlar da ilmi değerlerdir" diyerek, değerleri kesin bir tasnife tabi tutamayız. Birçok durumda da değerler bizim idealleştirdiğimiz şeyler olduğu için gerçekte ayrıştırılmaları oldukça zordur. Milli ve dini değerler gibi iki önemli değer bile sosyal hayatta birbirinden kesin çizgilerle ayrılamaz (Bilgin V. 2009a). Bir değer hem dini hem milli hem evrensel hem siyasi hem de hukuki bir anlam ifade edebilir.
  • ibradeniz04has quotedlast month
    Weber, dini karizmanın zamanla resmileşeceğini ya da gelenekselleşeceğini belirtir. Bölgedeki seyda ve şeyhler daha çok iki-üç kuşak önceki karizmatik atalarının mirasçısı izlenimi veriyor. Yaşanan sosyo-politik gelişmeler de dini otoritelerin yeni bir karizmatik kişilik üretmesine olanak tanımıyor.
  • ibradeniz04has quotedlast month
    Son 20 yıla yakın sürede Kürt toplumunda gecikmiş bir milliyetçilik yaşanıyor. Hemen her yaş ve görüşten birey etnik kimliğe vurgu yaparken gençlerle eğitimli görüşmeciler Kürtlük ya da Zazalıklarını daha çok öne çıkarmaktadır. Bu milliyetçiliğin Dünya’daki gelişmelerden etkilendiği, psiko-kültürel boyutunun güçlü olduğu, marjinalleşmediği ve genellikle ırkçılığa dönüşmediği söylenebilir.
  • ibradeniz04has quotedlast month
    Bölge üzerine yapılan çalışmalar çoğunlukla Kürt sorununa odaklanarak yürütülmektedir. Kürt ve bölge halkının devletten talepleri, PKK’nın ve siyasal uzantılarının desteklenme sebepleri, köy boşaltmalar, aile ve dini yapı konuları genel manada ele alınıyor. Bu çalışmada çok geniş bir alan olan “Kürt sorunu” öncelikli araştırma problemi değildir. Kürt sorunundan ziyade bölgede yaşayan Kürt, Türk ve Arap halkların değerler sisteminde yaşanan değişim incelendi. Maalesef PKK, Hizbullah, El Kaide, yerel ve ulusal dini gruplar, medreseler ve resmi kurumların geleneksel, modern değerlere etkileri az sayıda bilimsel çalışmada ele alınmıştır. Bu konularda, Bourdieu’nun “kendiliğinden sosyoloji” dediği genel kalıp yargıları üzerinden düşünce üretmek yerine her bir kurumun ve yapının değerlere etkilerinin bilinmesi uzun süredir devam eden Kürt sorununun anlaşılmasına katkı sağlayabilir.
  • ibradeniz04has quotedlast month
    6Güneydoğu’da tarihsel olarak dini kimliği besleyen önemli olgulardan birisi medreseler ve tarikatlardır. Daha modern olduğu düşünülen İslami cemaatler de son yıllarda dini hayatta kendilerine yer bulmaya başlamıştır. Birçok dini grubun aksine Gayri Müslimlerin bölgedeki varlığı oldukça eskidir. Bu başlık altında ele alınacak olan resmi dini kurumların da dini hayatı besleyen önemli kaynaklardan biri olduğu söylenebilir.

    Bölgede yapılan çalışmalarda göçler ve modernleşmeyle birlikte dini hayatı besleyen kaynakların da değiştiği görülüyor. Buna göre, kırsal kesim veya şehirlerin kenar mahallelerinde melle ve seydalar hâlâ önemli bir kaynakken, eğitimli ve şehirli çevrelerde resmi kurumlar, internet, kitap-dergiler ve cemaat-tarikatlar dini hayatı şekillendirmektedir. Toplumun genelinde ise ailenin dini bilgi ve kültürü aktarmada önemli bir rolü vardır.7
  • ibradeniz04has quotedlast month
    Kürt toplumunda, resmi dini kurumlar çok uzun süre halka inmekte zorluklar yaşamıştır. Cumhuriyet’in ilanıyla beraber Kürt ulema devlet okullarına ve dini kurumlara karşı güçlü bir refleks gösterdi ve halkı bu kurumlardan uzak tutmaya çalıştı. Özellikle Osmanlı son döneminde Kürt toplumu içerisinde siyasi ve sosyal açıdan gücü ele geçiren şeyhler-seydalar, devletin uluslaşma ve batılılaşma politikalarına karşı gelişen tepkilerin “toplanma noktası”ydı. Bu sebeple devlet, Diyarbakır, Ergani, Siverek, Cizre, Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin gibi ulaşılması kolay merkezlerde kendi ideolojik hegemonyasını kurma konusunda başarılar elde etse de uzak ilçeler ve kırsal bölgelerde başarılı olamadı. Ancak Şeyh Said hadisesi sonrasında artarak devam eden baskılar geleneksel dini otoriteleri şehir merkezlerinde etkisizleştirdi. Buralarda zamanla etkinliğini kaybeden Kürt ulema genelde gözden ırak alanlarda bazen devletle çatışarak, 50’den sonra ise özellikle sağ partilerle işbirliği yaparak resmi dini söyleme karşı mücadele etti. Köylerde okullaşmanın yavaş olması, din görevlisi ihtiyacının karşılanamaması, 80’lerden sonra gelmeye başlayan az sayıdaki din görevlisinin de Şafi fıkhına vakıf olmaması, dahası Kürtçe bilmemesi ve Kürt ulemanın toplumsal hâkimiyeti resmi dini kurumları oldukça zorladı.
fb2epub
Drag & drop your files (not more than 5 at once)