Ama bir kez onları aşıp saygı görmeye başladıklarında, yeteneklerini çekemeyenleri ortadan kaldırdıkları için, güçlü, güvenli, onurlu ve mutlu kalırlar.
[8] Bu yüce örneklere küçük bir örnek eklemek istiyorum; ama bu örneğin öncekilerle belli bir bağlantısı olacak ve dileğim, benzeri bütün örnekler için yeterli olması: Siracusalı Hieron’dur bu. Sıradan bir yurttaşken, Siracusa prensi oldu; talih ona fırsattan başka bir şey vermedi, çünkü baskı gören Siracusalılar onu kendilerine komutan seçtiler; bu görevdeki başarısıyla, prensleri olmaya hak kazandı. Henüz sıradan bir yurttaşken öyle becerikliydi ki, onun hakkında yazan birisi şöyle diyordu: “Quod nihil illi deerat ad regnandum praeter regnum.” (“Krallık etmek için, bir krallık dışında hiçbir eksiği yoktu.”) Eski orduyu ortadan kaldırdı, yeni bir ordu kurdu; eski dostlukları bıraktı, yeni dostluklar kurdu ve kendi dostları, askerleri olunca, böyle bir temel üzerine istediği yapıyı kurabildi; öyle ki, ele geçirirken büyük çaba harcadı, elinde tutmak içinse pek az